Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

 ÖZEL GÜNLER VE BAYRAMLAR

 

KÖR ADAM PAZARI
 

 

 


  



BEN DÜNYADA OLDUĞUM SÜRECE
 DÜNYANIN IŞIĞI BENİM
                MESİH İSA


Körün İyileşmesi
(Altınağızlı Aziz Yuhanna’dan)
    Kör olarak doğan adam, daha önce hiç faydalanmadığı bir şekilde bundan yararlanıyordu. Sanki önceki doğumundan daha farklı yeni doğuma koşmuştu. Şiloah Havuzu, günahların affı ve arınma sonucunda içsel bir aydınlanma veren vaftiz’in sularını simgeliyordu.

    -Sular Mesiyye çağını veya Davut soyu ülkesini işaret ediyordu. Çünkü bu halk usul usul Şiloah sularını reddetti.(İşeya8:6)
    Kör adam görmeye başladı ve görünmeyeni görüyordu. Ve ona bu aydınlanmayı veren Ôanrı’yı bütün varlığı ile tesbih ediyordu. Hep birlikte sevinçle haykırıyorlar. Çünkü Rabbin Siyon’a dönüşünü görmekteler. (İşeya 52 : 8) Ve İşaya Peygamberin dediği gibi: dileyin, bekçileriniz seslerini yükseltiyor.

    - Efendimiz İsa Mesih kör adama: Git ve Siloam havuzunda yıkan diyor. Eğer, neden İsa Mesih o anda bu adamın gözlerini açmıyor da onu Siloam havuzuna gönderiyor? Diye sorarsan, şöyle cevap veririz: Kör adam imanı bilinsin ve Yahudilerin büyüklenme duyguları sussun diye İsa Mesih böyle yaptı. Çünkü kör adamla karşılaşan herkes onu gözlerin sürülmüş olan çamurla görmeliydi. Çünkü bu garip haliyle onu tanıyan veya tanımayan herkesin ilgisini çekiyordu. Ve herkes onu dikkatle izliyordu. Zira açıldıktan sonra kör adamın tanınması kolay değildi. Çünkü gözler insanın alışılmış şeklini değiştirir. Bu nedenle İsa Mesih değişik yollardan bu olaya tanıklık edecek şahitler koymuştur. Kör adamı bu tuhaf haliyle ve büyük bir dikkatle izliyorlardı. Ve mucizeden sonra artık bu adam o kör adam değildi gibi bir bahane ileri sürme imkânı kalmamıştı.

Mektup    :  
Resullerin İşleri    :  16 ; 16 – 34
       Rabb’im, sen bizleri koru ve kurtar,
       Rabb’im, bizleri kurtar, çünkü erenler tükendi 
       Aziz Resullerin işlerinden alınan sözler;


16Günün birinde dua yerine giderken, karşımıza, falcılık ruhuna tutulmuş köle bir kız çıktı. Bu kız, gelecekten haber vererek efendilerine bir hayli kazanç sağlıyordu. 17Pavlus’u ve bizleri izleyerek, “Bu adamlar yüce Tanrı’nın kullarıdır, size kurtuluş yolunu bildiriyorlar!” diye bağırıp durdu. 18Ve günlerce sürdürdü bunu. Sonunda, bundan çok rahatsız olan Pavlus arkasına dönerek ruha, “İsa Mesih’in adıyla, bu kızın içinden çıkmanı buyuruyorum”
dedi. Ruh hemen kızın içinden çıktı.19Kızın efendileri, kazanç umutlarının yok olduğunu görünce Pavlus’la Silas’ı yakalayıp çarşı meydanına, yetkililerin önüne sürüklediler.         20-21Onları yargıçların karşısına çıkartarak, “Bu adamlar Yahudi’dir” dediler,” Kentimizi altüst ettiler. Biz Romalılar için benimsenmesi ve uygulanması yasak birtakım töreler yayıyorlar.”  22Halk da Pavlus’la Silas’a yapılan saldırıya katıldı. Yargıçlar onların giysilerini yırtıp sıyırarak değnekle dövülmeleri için buyruk verdi. 23Onları iyice dövdürdükten sonra hapse attılar. Zindancıya, onları sıkı güvenlik altında tutmasını buyurdular. 24Bu buyruğu alan zindancı onları hapishanenin iç bölmesine atarak ayaklarını tomruğa vurdu. 25Gece yarısına doğru Pavlus’la Silas dua ediyor, Tanrı’yı ilahilerle yüceltiyorlardı. Öbür tutuklular da onları dinliyordu. 26Birden bire öyle şiddetli bir deprem oldu ki, tutukevi temelden sarsıldı. Bir anda bütün kapılar açıldı, herkesin zincirleri çözüldü. 27Zindancı uyandı. Zindan kapılarını açık görünce kılıcını çekip canına kıymak istedi. Çünkü tutukluların kaçtığını sanmıştı. 28Ama Pavlus yüksek sesle, “Canına kıyma, hepimiz buradayız!” diye seslendi. 29Zindancı ışık getirtip içeri daldı. Titreyerek Pavlus’la Silas’ın önünde yere kapandı. 30Onları dışarı çıkararak,“Efendiler, kurtulmak için ne yapmam gerekir?” diye sordu. 31Onlar, “Rab İsa’ya iman et, sen de ev halkın da kurtulursunuz” dediler. 32Sonra kendisine ve ev halkının hepsine Rabb’in sözünü bildirdiler. 33Gecenin o saatinde zindancı onları götürüp yaralarını yıkadı. Sonra hem kendisi hem de ev halkı hemen vaftiz oldu. 34Pavlus’la Silas’ı evine götürerek sofra kurdu. Tanrı’ya inanmak, onu ve evindekilerin hepsini sevince boğmuştu.

İncil         : 
Yuhanna            :    9 ;    1 – 42
AZİZ YUHANNA İNCİLİNDEN ALINAN SÖZLER;


  Bir zamanlar1İsa yolda giderken doğuştan kör bir adam gördü. 2Öğrencileri İsa’ya“Rabbi,kim günah işledi de bu adam kör doğdu? Kendisi mi, yoksa annesi babası mı?” diye sordular.
    3İsa şu yanıtı verdi:“Ne kendisi, ne de annesi babası günah işledi. Tanrı’nın işleri onun yaşamında görülsün diye kör doğdu. 4Beni gönderenin işlerini vakit daha gündüzken yapmalıyız. Gece geliyor, o zaman kimse çalışmaz.  5Dünyada olduğum sürece dünyanın ışığı Benim.”     6Bu sözleri söyledikten sonra yere tükürdü, tükürükle çamur yaptı ve çamuru adamın gözlerine sürdü. 7Adama, “Git, Siloam Havuzu’nda yıkan” dedi. Siloam, gönderilmiş anlamına gelir. Adam gidip yıkandı, gözleri açılmış olarak döndü.8Komşuları ve onu daha önce dilenirken görenler,“Oturup dilenen adam değil mi bu?” dediler.  9Kimi, “Evet, odur”dedi, kimi de“Hayır, ama ona benziyor” dedi. Kendisi ise “Ben oyum” dedi.    10“Öyleyse, gözlerin nasıl açıldı?” diye sordular.      11 O da şöyle yanıt verdi: “İsa adındaki adam çamur yapıp gözlerime sürdü ve bana, ‘Siloam’a git, yıkan’ dedi. Ben de gidip yıkandım ve gözlerim açıldı.”      12Ona, “Nerede O?” diye sordular. “Bilmiyorum” dedi.     13Eskiden kör olan adamı Ferisiler’in yanına götürdüler. 14İsa’nın çamur yapıp adamın gözlerini açtığı gün Şabat Günüydü. 15Bu nedenle Ferisilerde adama gözlerinin nasıl açıldığını sordular. O da, “İsa gözlerime çamur sürdü, yıkandım ve şimdi görüyorum” dedi.  16Bunun üzerine  Ferisiler’in bazıları, “Tanrı’dan değildir” dediler. “Çünkü Şabat Gününü tutmuyor.”  Ama başkaları, “Günahkar bir adam nasıl bu tür belirtiler gerçekleştirebilir?” dediler. Böylece aralarında ayrılık doğdu.17Eskiden kör olan adama yine sordular: “Senin gözlerini açtığına göre, O’nun hakkında sen ne diyorsun?” Adam, “O bir peygamberdir” dedi.  18Yahudi yetkililer, gözleri açılan adamın annesiyle babasını çağırmadan onun daha önce kör doğduğuna ve gözlerinin açıldığına inanmadılar.19Onlara, “Kör doğdu dediğiniz oğlunuz bu mu? Peki, şimdi nasıl görüyor?” diye sordular.  20Adamın annesiyle babası şu karşılığı verdiler: “Bunun bizim oğlumuz olduğunu ve kör doğduğunu biliyoruz. 21Ama şimdi nasıl gördüğünü, gözlerini kimin açtığını bilmiyoruz, ona sorun. Ergin yaştadır, kendisi için konuşsun.”  22Yahudi yetkililerden korktukları için böyle konuştular. Çünkü yetkililer, İsa’nın Mesih olduğunu açıkça söyleyeni havra dışı etmek için aralarında sözbirliği etmişlerdi. 23Bundan dolayı adamın annesiyle babası, “Ergin yaştadır, ona sorun” dediler.  24Eskiden kör olan adamı ikinci kez çağırıp, “Tanrı hakkı için doğruyu söyle” dediler,  “Biz bu adamın günahkâr olduğunu biliyoruz.”    25 O da şöyle yanıt verdi: “O’nun günahkar olup olmadığını bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, kördüm,şimdi görüyorum.” 26O zaman ona, “Sana ne yaptı? Gözlerini nasıl açtı?” dediler.   27Onlara, “Size demin söyledim, ama dinlemediniz” dedi. “Niçin yeniden işitmek istiyorsunuz? Yoksa siz de mi O’nun öğrencileri olmak niyetindesiniz?”      28Adama söverek, “O’nun öğrencisi sensin!”dediler. “Biz Musa’nın öğrencileriyiz. 29Tanrı’nın Musa’yla konuştuğunu biliyoruz. Ama bu adamın nereden geldiğini bilmiyoruz.”   30Adam onlara şu karşılığı verdi: “şaşılacak şey! O’nun nereden geldiğini bilmiyorsunuz, ama gözlerimi O açtı. 31Tanrı’nın, günahkarları dinlemediğini biliriz. Ama Tanrı, kendisine tapan ve isteğini yerine getiren kişiyi dinler. 32Dünya var olalı, bir kimsenin doğuştan kör olan birinin gözlerini açtığı duyulmamıştır. 33Bu adam Tanrı’dan olmasaydı, hiçbir şey yapamazdı.”   34Onlar buna karşılık, “Tamamen günah içinde doğdun, sen mi bize ders vereceksin? Diyerek onu dışarı attılar.  35İsa adamı kovduklarını duydu. Onu bularak, “Sen İnsanoğlu’na iman ediyor musun?”diye sordu. 36Adam şu yanıtı verdi: “Efendim, O kimdir? Söyle de kendisine iman edeyim.”  37İsa,”O’nu gördün. Şimdi seninle konuşan O’dur.”dedi.   38Adam, “Rab iman ediyorum!” diyerek İsa’ya tapındı.

İNCİL AÇIKLAMASI ;
KÖR ADAM HAFTASI

    İsa Mesih Yaruşalim sokaklarından  geçerken, dilenmekte olan ve doğuştan kör olduğu görünen bir insanı gördü. Birçok insan onu tanıyordu. Havariler onu işaret ederek sordular: “Ey Muallim, bunun kör doğması için kendisi mi yoksa anne – babası mı günah işledi?” Çünkü Yahudiler o zamanlarda, insanın başına gelen her hangi bir musibetin, o kişinin ve ya anne – babasının günahından ötürü olduğuna inanırlardı. Evet, gördüğümüz musibetler ile günah arasında sonuçta sunulan alaka gibi şiddetli bir ilişki vardır. Fakat bazen Tanrısal Hikmet, iyi amaçlar için kötülüklere izin verebiliyor.

    İncil’de bu gün nasıl şifa bulduğu anlatılan kör adam ise bu musibetleri kendisi veya anne – babası günah işledi diye değil, Rab İsa Mesih’in dediği gibi Rabb’in mucizelerinin kendisinde izhar olması için yükleniyordu. Havarilere bütün bunların açıklanmasından önce Rab İsa yere tükürerek ve ondan çamur yapıp kör adamın gözlerine sürüp ona:’Git Siloam (Gönderilmiş anlamına gelir) havuzunda yıkan’ dedi. Kör adam gidip o havuzda yıkandı ve gözleri açılmış olarak döndü. Bu Rabb’in bir işiydi. İsa Mesih:“Ben insanlar arasında olduğum sürece insanların nuruyum” dedi. Rab İsa bu mucizeyi, kör adamdan bu konuda hiçbir soru ve talep gelmeden yaptı. Bu çok dikkate şayan bir durumdur. Çünkü her zaman yaptığı gibi değil, kör adamın imanından emin olmadan yaptı. Fakat biraz sonra onu dışarıda görünce: “Allah’ın oğluna iman ediyor musun?” diye sordu. Rab İsa başka bir yerde de şöyle diyor: “Göksel babanız,  siz ondan istemeden önce neye ihtiyacınız olduğunu bilir.” Matta;6:8
    Rab İsa, kör adamın gözlerine çamur sürdü, belki de bu yaptığı bizim görüşümüze göre zararlı olabilir. Ama kör adam hiçbir şeye itiraz etmeden söyleneni yerine getirdi. Hatta bu daha şaşırtıcı bir durumdu. Çünkü kör adam kendisine bunu yapanın kim olduğunu bilmiyordu. Ama görünen o ki bu adamın yüreği merhameti hissetti ve gönlü yeni sürülmüş bir tarla gibiydi, onun için erimi fazla olacaktır.(Matta 13:23) Gerçekten de kendisine bu iyiliği yapanın İsa Mesih olduğunu öğrenince O’na secde etti. Şüphe yok ki İncil’de geçen bu kör adam iman açısından küçük bir çocuk gibiydi. Rabb’in dediği gibi; “Eğer dönüp çocuklar gibi olmadıkça Tanrı’nın Egemenliğine giremeyeceksiniz” (Matta18:3) Bunun için de şöyle diyor:
 “Şükürler olsun Ey baba göğün ve yerin Rabb’i çünkü bunları bilginlerden ve akıllılardan gizledin ve çocuklara açıkladın.
 

   Evet baba, çünkü senin katında kıvanç getirici uygulama buydu.”(Matta 11:25-26) Bu olay bize, acıları ve üzüntüleri sabırla karşılamayı öğretiyor. Zira Allah her şeyi görür. Ve biz beklemeden o bize merhametini verir. Belki de Rab bizi bu tür üzüntüler ve yokluklar ile denemektedir. Bilmeliyiz ki onun iradesi olmadan hiçbir iyilikten ve güzellikten nasip alamayız. Onun için itaatkâr çocuk misali gönül temizliği ile ondan her şeyi bekleyelim.
 

    Karanlık, göz için ne ise günahta insanın ruhu için aynı şeydir. Karanlıkta yürüyen insan her haliyle kör bir adam gibidir. Ne yolunu görür ne de çevresindekileri ayrıt edebilir. Günahtan ruhu körelmiş olan insan da günah ve doğruluk arasındaki farkı gözetmez, cehennemin ebedi uçurumunu göremez ve kör insan gibi dokunma duyusuyla yürür. Böyle bir insanın mutlu yaşaması mümkün mü? Musibetler böyle bir insanı uslandırır mı? Başına kötü bir şey gelirse bunu hakketmediğine inanır. Oysa insan aslında daha beterini hakketmektedir. Kendinin günahkâr olduğunu unutarak basit hizmetlerle kendini aklamaya çalışır. Merhametli olan Rabb’imiz, bütün insanların kurtulmasını ve hakkın bilincine erişmelerini istediği için (1.Timoseos 2:4) beşeriyeti şehvet ve ihtirasın öldürücü hastalığından insanları kurtarmak üzere acı ilaç misali musibetlerle onlara şifa vermeyi ister. Ama günahkâr olan kişi kördür ve Tanrı’yı görmez ve ona şükretmez. İnsanların başına gelen her musibetin onları uslandırmak için Tanrı’nın uzanan bir sopası olduğunu unutarak hırçınlaşır. Rab bununla insanları kurtarmak için ikaz eder. Günahkâr kişinin sağlıklı ve refah içinde yaşadığını gördünüz mü?

   Öyle olsa bile bütün bunların kendi uğraşları ve çalışmaları sayesinde elde edildiğini sanır. Oysa, hayır ve şer, yaşam ve ölüm ile zenginlik ve fakirlik hep Tanrı’dandır. Çünkü: ‘ne büyük ordularıyla zafer kazanan kral var, ne de büyük gücüyle kurtulan yiğit.’ (Mezmur 33:16)

    Yüce Allah bütün insanlara bazen doğa vasıtasıyla bazen de sözleri vasıtasıyla görünür. Ama günahkâr adam onu yaratanı duymaz. İlahi vahiyler ile Rabb’in istekleri bildirilir günahkâr ona uymaz, Rabb’in yüceliği ve gücü bildirilir ona ittaat etmez, Rabb’in sonsuz nimetleri vazedilir, günahkâr bunlardan birazcık olsun nasiplenmek için uğraşmaz. Rabb’in yüce yargısı anlatılır günahkâr ondan korkmaz. 

Ruhun körlüğü bütün bunlara sebep olur. Rabb’imize bizi bütün bunlardan koruması için dua edelim.

Amin.

***********************************************

“KÖR ADAM ONA YA RAB İMAN ETTİM DEYİP SECDE ETTİ”

DÜNYANIN HIRİSTİYANLIĞI

Doğuştan kör olan adamın şifa bulması İsa’nın yaptığı en önemli olaylardan biridir. Rab İsa birçok mucizeler yapıp nice körlerin gözlerini açtı. Ama bu olayın özel bir durumu vardı zira Yahudiler bu olaya çok önem verdiler. Çünkü kısa bir süre sonra İsa dört günlük ölü olan Lazarı diriltmeye gelecek ve kalabalıklar Isa’nın artık kokusu çıkmış olan bir ölüyü gerçekten kaldırabileceğine tereddüt ile bakıyorlardı. Ve bazıları şöyle diyorlardı: Körün gözlerini açan bu adam ölüye de bir şey yapamaz mıydı? (Yuhanna 11:37) . Doğuştan kör olan bir insanın gözlerine nur verilmesi hem güçte ve hem de deliller de İsa’nın cesedi çürüyen Lazar’ı diriltme saltanatına ve gücüne eşitti. Yahudiler bu konu yüzünden aralarında ikiye bölünmüşlerdi.

İncil yazarı Yuhanna Mesih’in mucizelerine ve eylemlerini yazmadı, sözlerini yazdı. Ama yalnız beş mucizesini bildirdi. Bu mucizeler bir şifa verme olayından daha önemli sonuçlara işaret eden mucizelerdi. Örneğin ekmeğin çoğaltılması mucizesi Rabbin “Yaşamın ekmeği benim” söyleminin bir ön bildirimi içindi. Ve burada doğuştan kör adamın şifa bulduğu mucize de İsa’nın “Ben dünyanın nuruyum” iddiasını kabul etmeyen ve sohbetinde kendini Baba’ya eşit tutan sözlerine tahammül etmeyen Yahudilere bir cevap niteliğindeydi. Ve onu taşlamaya çalıştılar çünkü onlara göre söyledikleri bir küfür mahiyetindeydi. Kendini “Varolan” ve İbrahim’den önce var olduğunu söylüyordu. Bütün bu söylemler Yahudiler için açıkça Mesih’in biraz sonra ilan edeceği gibi Baba Allah’a eşit olduğu anlamındaydı. “Kendisi ve Baba birdi” .(Yuhanna 10:30).

Kör adama şifa verirken İsa’nın yaptığı hareketler bütün bu şüphelere cevap veriyordu. Onun bizzat Yaratıcı Allah olduğunu ispatlıyordu. Ve kendisinin “O, O’dur” Yehova’dır. Yere tükürdü ve eliyle çamur yaptı ve bununla hayatın ne olduğunu bilmeyen körün gözlerine yaşam verdi. Tekvin bölümünde anlatıldığı üzere Yehova’nın ilk yaratılışta yaptığı gibi.

Ama dünyanın nuru olan yaratıcı Yehova insanlar arasına kendisini gönderen Baba’nın işlerini yapmak üzere girdi. İlk yaratılıştan sonra Baba’nın işleri neydi? Paskalyada anısını kutladığımız işlerdi. Dünyanın yenilenmesidir veya tabiri caizse dünyanın ikinci yaratılışıdır. Bu nedenle Kilise Paskalya’dan sonra ki haftalar da bu İncil bölümünü koymuştur. Bütün bu muazzam işleri , Tekvin bölümünde olduğu gibi Yaratıcı Allah tek başına yapmadı. Allah gibi yoktan var etmeyen ama mevcut olanı daha iyisine çeviren ikinci yaratıcı olan insana vermiştir. İnsan kainatın kahinidir. Buradaki misyonu, maddi yaratılmışları ruhani bir kainata dönüştürmektir. Bu büyük ve muhteşem işler örneğin görmeyi basirete, gözdeki siyah ve beyazın şifasını Rabbi görme sebebine dönüştürebilir. Bugün kilisede okunan ezgiler kör adamın dilinden şunu söyler: Rabbin kendisine hibe ettiği biyolojik görme nimeti, Rab İsa’yı görmemi sağlayan ruhsal bir basiret sebebi oldu. Bu bölümdeki gizemli olay budur. Maddi bir yaratık (Tekrar görme) Rabbi gören yeni bir yaratık oldu. Ve olayın sonunda Rab İsa açıklıkla ilan eder : “Görmeyenler görsün, görenler kör olsun diye yargıçlık etmek üzere bu dünyaya geldim”. Kör adam ile ailesi arasında meydana gelen olay budur.

Bütün dünya ve maddi olan her şey bir misyondur ve kutsanma aracıdır amaç değildir. Sağlık, görme, mal mülk ve çocuklar bilimler ve bütün güzellikler hatta darlıklar ve zorluklar bile hepsi Mesih’i görme ve ruhsal basireti oluşturma vasıtalarıdır. İlk maddi yaratılmışların ikinci yaratılışı budur. Maddeyi maddesel olarak bırakırsak onu yaşama hizmet hakkından mahrum etmiş ve katletmiş oluruz. Ruhsallık olmadan herhangi bir şeyle uğraşmak onun değerini öldürür ve amacından saptırır. Ve insan kahinden bir katile dönüşür.

Yaratılmışlarda ki bu yaratıcılık yani maddi olanlar ile dünyanın ruhsallığı insanın misyonudur ve Hıristiyanlığın dünyanın yenilenmesi için olan çağrısıdır. Çünkü bu dünya insanın kahinliğiyle yalnız yersel bir ülke değil tanrısal bir egemenlik olmalıdır. Bu amaca yöneltmeyeceğimiz her tanrı vergisi ve inayeti özelliğini kaybedecektir. Ve insan da bu rol olmadan yüce amacını ve haklı insanlık davasını kaybeder.

Mal ve mülkten ne bekleriz? Uygarlıklardan, medenileşmeden, enerjiden, çabalamadan ne bekleriz? Sonuçta amaç nedir? Yeniden yaratmak ve dünyanın yenilenmesi. Bunun dışında insan gayretini hakkeden herhangi bir cevap yoktur. Her şey bir araçtır amaç ise dünyanın Hıristiyanlığıdır.

Şöyle demeliyiz: Dünyadaki her şeyden sana iman ederim ve her şeyde sana secde ederim ya Rab, Amin.

  

 2-6-2011 tarihinde yazéldé.

 10-6-2013 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN