Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

ORTODOKS EĞITIM VE TERAPÖTIK

 

TANRIYI GÖRMEK

Peder: Dimyan Yakupoğlu

 

Insan bu çağdaş ve dağınık hayatta, Tanrı’nın insan olup bir bakireden doğduğuna nasıl iman edebilir? Mesih’e iman eden bir dine nasıl ve ne kadar güvenebilir? O insan, ne Mesih’i gördü ne de onunla yaşadı. Onu sadece Kutsal Kitaplardan tanıdı.

CEVAP: Insan’ın, beşeri ve insani gücüyle bunlara iman etmesi çok zor dur, çünkü beşeri akıl özellikle dini konularda bir noktaya kadar sınırlıdır, o noktanın ötesine gidebilmesi için kesinlikle Kutsal Ruh’un gücünü kullanması gerekir, lakin Tanrı’nın gücü ve Kutsal Ruh’un nimetiyle mümkündür. ( insan nezdinde mümkün olmayan Tanrı nezdinde mümkündür ). Her insan, ben Mesih’i görmedim, onunla yaşamadım, onu tanımıyorum ona nasıl iman edebilirim? diyebilir ve her insanın en doğal hakkıdır.

Mesih’in elçisi olan Tomas, görmeden iman etmem dedi. Mesih ile yaşayan ve onun bütün mucizelerine ( hastalara şifa verme, körün gözlerini açma, cüzamlılara şifa verme, ölüleri diriltme vs… ) tanıklık eden Tomas görmeden iman etmem diyorsa, biz onu hiç tanımayan, görmeyen his etmeyen insanların demesi gayet normaldir. O zaman soru, Tanrı’yı nasıl görebilirim? Tabiî ki bu cevap Kutsal Kitapta mevcuttur. Çünkü Mesih, iyi niyetli ve temiz kalpli olan insanların Tanrı’yı görebileceklerini ifade etmiştir.  (Ne mutlu yüreği temiz olanlara Çünkü onlar Tanrı'yı görecekler. matta 5:8 )

TANRI’YI GÖRMEK: Tanrıyı gören ve hisseden tek organımız kalptir, eğer onu günahtan ve bu hayattaki tutkulardan ( tv…internet….içki....kumar…..uyuşturucu vs.. ) temizlersek ve ruhumuzu ( dua, oruç, sevgi ve merhametle ) beslersek, kuşkusuz Tanrı’yı hissedip görebiliriz.

Yaşadığımız bu teknoloji asrında her evde tv ve internetin bulunması gayet doğaldır lakin  bu teknolojinin bağımlısı olursak ve zamanımızın büyük bir payını ona ayırırsak bu bir tutku olup günaha dönüşebilir. Yani her birimiz akşamları saatlerce tv izleyip yada internet aracılığıyla çeşitli oyunlar oynayıp  akşam duasına zaman ayırmazsak bu teknoloji maalesef günaha dönüşür. Içkiye gelince: içki hristiyanlıkta günah değildir ve bunu biz gene Kutsal Kitabın bu ayetinden açıklayacağız ( Yüreklerini sevindiren şarabı, Yüzlerini güldüren zeytinyağını, Güçlerini artıran ekmeği hep sen verirsin mezmur, Zebur 104:15 ) aynı zamanda Rab Mesih son akşam yemeğinde şarabı alıp öğrencilerine: alın hepiniz bundan için demiştir, lakin sarhoş olmak kesinlikle her din ve mezhepte olduğu gibi bir günahtır. Çünkü sarhoş olan bir insan bilinçsiz davranır ve ne konustuğunu bilmez ve bu bilinçsizliği ile insanlara ciddi zararlar verebilir.

Kumara gelince: kumar da aynı şekilde ölümcül bir günah sayılabilir, kumar oynayan bir insan sadece kendine değil ailesine de zarar verir. Kumar oynamanın sonu kesinlikle açlık ve sefalettir ve bu açlık ve sefalete bütün aile fertleri katlanmak zorunda kalabilirler. Ayrıca kumarı seven bir insan Tanrı’ya yakın olamaz çünkü  o insanın zihni sadece kumar oyunlarına odaklanır.    

 Yani Tanrı’yı görmenin kuralları da vardır. Kalbimizi ancak tövbe ve saygı ile temizleyebiliriz. Bunu nasıl tahkik edebiliriz? Eğer Incil de sözü geçen bu adam gibi davranırsak bu olayı tahkik edebiliriz. Adam Mesih’in yanına gelip diz çüktü ve şöyle dedi: efendim oğluma merhamet eyle. Yani hasta olan oğluma merhamet eyle, şifa ver. Bizimde ruhsal hastalıklarımız çoktur, zihnimiz kör, kalbimiz şefkatsiz ve ruhumuz dağınıktır.

Ne yapmamız gerekiyor? Bu adam gibi Mesih’in önünde diz çöküp, ya Rab sana iman etmeyen ve senin varlığını hissetmeyen kalbime, zihnime ve ruhuma acıma eyle diyecek miyiz? Çünkü hristiyanlıkta insan öncelikle kendini ruhsal hastalıklarından arındırması gerekir. Kilisenin aziz pederleri ruhsal hastalıkların beden hastalıklarından daha büyük önem taşıdıgını, kitaplarında ifade etmişlerdir. Buna da aynı zamanda Kutsal Kitaptan cevap verebiliriz. Mesih hastalara şifa vermeden önce şu ifadeyi kullanmıştır. Günahların bağışlandı istediğin gibi olsun ( iman ettiğin gibi olsun ).

Evet eğer bunu gerçekten saygıyla uygularsak, Tanrı’nın nimeti bize şifa vermek için üzerimizde olacaktır ve nefsimizi ölülerden dirilmiş gibi his edeceğiz, ( çünkü Tanrı’dan uzak olan ve onu his etmeyen ve yüreğini kalbini kötülüklerden arındırmayan her insan manevi bakımdan ölmüştür) . O zaman sadece Mesih’in ölüler diyarından dirildişini değil, bizimde ölüler ( günahlar ) diyarından dirildişimizi anlayacağız. O zaman sadece Mesih’in Beytlehem kentinde doğduğunu değil, bizim yüreğimizde de doğduğunu his edeceyiz. O zaman Mesih’in sadece Kutsal Kitapta yazılan mucizelerini değil, bu hayatta onun gücüyle günlük olarak yapacağımız mucizeleri his edeceyiz. Tanrı bu durumda sadece göklerde değil, yüreğimizde de olacaktır, öyle ki daima onunla yaşayıp onu hissedip hakikatini görelim.

O zaman yapılacak ne kaldı? Mesih’e saygıyla gidip bütün günahlarımızı itiraf etmemiz kaldı.

Bunları uygulamamız için Mesih’i nerede görebiliriz? Onu kilisenin kutsal gizemlerinde görebiliriz.

Günahlarımızı itiraf ettiğimizde, ruhsal hastalıklarımızdan arınmış olup gözkapaklarımızın üzerindeki karanlık örtüyü çekmiş oluruz, öyle ki hayatımızda ve imanımızda var olan Mesih’in gerçek nurunu görelim.

 

15-11-2010 tarihinde yazéldé.

15-11-2010 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN