Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

AZİZLERİN HAYAT HIKAYELERI

 

Aziz Sofroniyus

 

 

 

Dünyevi ismi Sergei Semyonoviç Saharov olan Aziz Sofroniyus (22 Eylül 1896-11 Temmuz 1993), keşişlik hayatına Aynoroz’daki Rus Aya Pandeleimon Manastır’ında başlayan Rus Ortodoks bir Papaz ve Keşişti. Ortodoks Alemi tarafından 20. yüzyılın en karizmatik keşişlerinden biri olarak kabul edilir.

9 kişilik bir ailenin ikinci çocuğu olarak Moskova’da dünyaya geldi. Dünyevi ismi Sergei idi ancak küçüklüğünden itibaren teolojiye özel  bir eğilim gösteriyordu. Başlarda resimle uğraşırken bir yandan da  Budizm ve Hinduizm üzerine derin incelemelerde bulundu. Doğu dinlerinin felsefesi onu hayal kırıklığına uğratınca, Hristiyanlığa ve bilhassa da Ortodoksluğa yöneldi. 25 yaşındayken Fransa’ya taşındı ve ressam olarak iş bulmaya çalıştı. Fransa’da sanat çevreleri tarafından kabul görmeyi başardı ancak  sonunda tekrar Hristiyanlığa yöneldi, üstelik daha da büyük bir şevkle. Çünkü kendisinin de daha sonraları itiraf ettiği gibi sanat da, sanat çevreleri tarafından kabul görmek de onu tatmin etmemişti. Böylece 29 yaşındayken, Fransa’daki Ortodoks Teoloji Enstitüsü’ne girerek Hristiyanlığa yöneldi.

Eğitimi bittikten sonra  münzevi olmaya karar verdi. Böylece 1925 yılında Aynoroz’daki Rus Aya Pandeleimon Manastır’ına yerleşti. 4 sene sonra ise Aynorozlu Aziz Silouanos ile tanıştı (Aziz Silouanos’un anma günü 24 Eylüldedir). Aziz Silounaos, Aziz Sofroniyus’un ruhani rehberi oldu. Ardından  1938’de, Aziz Sofroniyus Aynoroz’un Karoulia bölgesine gitti ve orada katı bir inzivaya çekildi. 1948’de ise ameliyat olmak üzere Fransa’ya gitti ve o esnada, 1938’de ölen Aziz Silouan’ın hayatını konu alan kitabını yayınladı. Devamında başka kitaplar da yayınladı. Bu kitaplardan bazıları: “Dua Üzerine”, “O’nun Hayatı Benim Hayatımdır”. Aynı dönemde, uzun yıllardan sonra ilk kez Moskova’yı ziyaret etti ve o günden itibaren bu şehirle daha yakın bağlar kurdu. 1963’te Aynoroz’u terk etti ve bir Hristiyan kardeşliği kurdu, paralel olarak da Essex’te  Vaftizci Yahya’ya adanmış bir Manastır inşa etti. Bu Manastır  1965 yılında Ekümenik Patrikhane’ye bağlandı. 1993 yılında 97 yaşındayken Rab’de uyuyana kadar, bu Manastır’da yaşadı.

Arşimandrit Zaharias, Aziz Sofroniyus’un son günleri hakkında şöyle yazar:

“….Peder Sofroniyus’un ölümünün üçüncü ya da dördüncü gününde, on üç yaşındaki çocukları ile birlikte bir aile geldi. Çocuğun beyninde tümör vardı ve ameliyat ertesi gün için planlanmıştı. Aynoroz’un
  Simonopetralı Papazı Tihon  bana gelip şöyle dedi: “Bu insanlar gelip Peder Sofroniyus’u bulamadıkları için çok kederliler. Neden çocuk için birkaç dua okumuyorsun?” Ona dedim ki: “Gel birlikte gidelim. Diğer Şapel’de birlikte dua okuyalım”. Şapel’e gittik ve çocuk için dualar okuduktan  sonra da Peder Tihon şöyle dedi: “Size bir şey diyeceğim, neden çocuğu Peder Sofroniyus’un tabutunun altından geçirmiyorsunuz? Çocuk iyileşecektir. Dua okuyarak vakit kaybediyoruz”. Ona bunu yapamayacağımı, çünkü insanların onun daha yeni öldüğünü ve bizim de  onun azizlik payesi alması  için  öneride bulunduğumuzu düşüneceklerini söyledim. “Sen yap” dedim ona. ”Sen Aynorozlu bir Keşişsin. Sen yaparsan kimse bir şey demez”.

Peder Tihon çocuğu alıp tabutun altından geçirdi. Ertesi gün çocuğu ameliyat ettiler ama hiçbir şey bulamadılar. Ameliyat için açtıkları kafatasını kapatıp şöyle dediler: “Yanlış teşhis. Muhtemelen sadece bir enflamasyondu”. Çocuğa Yunanistan’dan gelen bir doktor eşlik ediyordu. Elinde çocuğun kafasındaki tümörü gösteren röntgen filmleri olan bu doktor ameliyatı yapan doktorlara şöyle dedi: ”Siz bu ““yanlış teşhisin”” ne anlama geldiğini  iyi bilirsiniz”. Çocuk büyüdü. Şu anda 27 yaşında ve çok iyi.

 
Essexli Aziz Sofroniyus’un sözleri

“Paris’teydim, her şeye sahiptim, Paris’in sanat dünyasıyla birlikte yaşıyor tüm etkinliklere katılıyordum. Ama hiçbir şey bana neşe ve rahatlama duygusu vermiyordu. Sanat dünyasının her etkinliğinden sonra içimde bir boşluk ve endişe vardı. Düşüncelerim bana, beni ele geçiren bu çıkmazdan kurtulmak için bir şey yapmam gerektiğini söylüyordu. Ama bir çözüm bulamıyordum. Bir gece, eğlenceden sonra ağır adımlarla ve başım eğik bir şekilde evime dönüyordum. Bu hayat acımasız ve sıkıcı diye düşünüyordum. İşte o zaman Keşiş olmayı düşündüm ama nerede ve nasıl olacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Fransa’da bir göçmen-mülteciydim ve burada Aziz Sergius Ortodoks Teoloji Enstitüsü’nü kuran çok Rus vardı. Aziz Sergius Enstitüsü’nde herkes Tanrı’dan bahsediyordu ama ben Tanrı’yı görmedim oysa Aynoroz’a gittiğimde hiç kimse Tanrı’dan bahsetmiyordu ama her şey O’nu gösteriyordu”.

İNGİLTERE ESSEX BÖLGESİNDEKİ AZİZ VAFTİZCİ YAHYA MANASTIRI


İngiltere’nin doğusunda Essex bölgesindeki Patrikhane’ye bağlı Aziz Vaftizci Yahya Manastırı, Stavropegian bir Manastır’dır yani yönetim bakımından yerel Metropolit’in değil, Patrikhane’nin yetki alanındadır. Bu Manastır 1959 yılında Aziz Sofroniyus Saharov tarafından kurulmuştur. Evrendeki tüm Ortodokslar için olduğu kadar diğer insanlar için de çekim merkezi haline gelmiş bir Manastır’dır.

Londra yakınlarındaki Essex Maldon’da bulunan Tolleshunt Knights bölgesinde bulunmaktadır (İngiltere). Manastır’da yaklaşık 15-20 Rahibe ve
  daha az sayıda Keşiş vardır. Essex’teki Kutsal Manastır, kuruluşunu münzevi hayatına Aynoroz’da başlayan Üstat Sofroniyus Saharov’a borçludur. Aynoroz’dan ayrılıp Paris’e yerleştikten sonra bir Rus huzurevinde kalıp oranın Papaz’ına yardımcı olmaya karar vermiştir. 1958 yılında Üstat Sofroniyus, kendisi gibi Keşiş olmayı dileyen 6 manevi çocuğu   ile   birlikte Essex’e gitmeye karar verirler. Ve 1959 baharında Aziz Vaftizci Yahya Manastır’ı Essex’te de kurulur. Bu Manastır 1965 yılından itibaren direkt olarak Patrikhane’ye aittir.

Manastır Ortodoks Keşişleri ve Rahibeleri olduğu kadar, tüm ulusal Ortodoks Kiliselerinden Keşiş olma yolunda olanları ve ruhban sınıfından olmayanları kendine çekmeyi başarmış, böylelikle de Ortodoksluğun gerçekten “Katolik, Apostolik ve Ekümenik” bir Kilise olduğunu pratikte kanıtlamıştır. Bu Manastır’ın karakteristik  ve belki de tek ayırt edici özelliği hem Keşişlerin hem de Rahibelerin münzevi hayatlarını aynı Manastır’da yaşamalarıdır. Kilise geleneğini iyi bilmeyenler Manastır’ı “karma” olarak nitelendirir ancak doğru tanım “ikisi bir arada bulunan”dır.